Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde; hayatı boyunca uyumu aramış uyumsuz bir kız yaşarmış… Eskiden şimdikinin aksine çok uyumlu ,ılımlı, sempatik ve de empatikmiş kendisi . Geceleri daha çok severmiş çünkü bir çok canlının uykuda olduğunu bilmek evreni daha çok onun kılarmış. Yıldızlarla konuşurmuş sabaha kadar sevdiklerinin kulağına iyi masallar fısıldayan bir peri olabilsin diye.Bir gün geceden ağzı öyle çok yanmış ki bu olayın üstüne kendi sadakatine ,yalnızlığına geri dönmüş her insan gibi .O zaman anlamış bunun “kendine gelmek” dedikleri şey olduğunu.Ve bir sabah odanın ortasındayken bütün kızgınlıklar, nefretler, her yere dağılmışken ümitsizlikler güneşten gelen küçük bir ışık huzmesine kapılıvermiş kalbi. O anda dost oluvermişler Güneş’le. Gel zaman git zaman mevsimler geçmiş, Güneş’in bulutların arkasına saklanma vakti gelip çatmış. Ne var ki kız olup bitenlere anlam verememiş önceleri sonra geceyle yaşadıklarının bir dejavusu olabileceği fikri içten içe kurcalamış kafasını ve tam kapatacakken kalbinin kapılarını , yasaklayacak iken kendini her şeye
Güneş; “Yokluğumu fırsat bilip kendine kaçıyorsun.Oysa varlığım, kendinden kaçmanı hiç istemedi ki” , ne kadar kaçarsan kendine bir o kadar benimlesin aslında demiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder